18 Mayıs 2010 Salı

Futbol Fanatikleri ve Fenerbahçeliler !!!





Güncel sinirimiz Fenerbahçe taraftarları... Bu konuda söylenebilecek öyle çok şey var ki nasıl özetleyeceğimi bilemiyorum şu an. Genel orak fanatiklikle başlayalım sonra elbet Saraçoğlu'na uzanaccağız.

Fanatik kelimesi çoğunlukla direkt olarak negatif bir çağrışım yapsa da bazı kesimlerde, kişilerde sempatik bir algıya yol açıyor. İşte bu tiplere kısaca fanatik denilebilir. Ee " Bu budur." gibi birşey oldu, kabul ediyorum, açalım o zaman. Bunlar öyle tipler ki normal bir insanın doğal olarak kötü addedeceği bir davranışı, futbol kisvesi altında mübah sayarlar ve özellikle şiddet severler. Her takımın böyle taraftarları vardır mutlaka ama maalesef bunların sayı olarak dikkat çekecek derecede fazla olduğu takım FB. Taraftar olan arkadaşlar lütfen yazı bitene kadar sabretsin ve tepki vermeden önce mümkün olduğunca başka birinin gözünden bakmaya çalışsın olaylara. çünkü bizlere yani o tip bir FB fanatiği olmayanlara göre önümüzde son derece acaip, akıl ve mantığın sınırlarını zorlayan surumlar var.

Bu sabah bir abimizle işe giderken biraz konu açıldı. Kendisi bir Fenerbahçeli ve Psikolog. Sonuç olarak "Bu nasıl birşeydir Abicim?" soruma karşılık bunun RAHATSIZLIK ve HASTALIK nitelemesinin makul olacağı bir olgu olduğunu söyledi. Bu kişilerin tuttuğu takım için heyecan duyması, bir aidiyet hissetmesi gibi şeyleri geçelim, bu zaten heryerde olan birşey. Fenerbahçelilik ise bir hastalık gibi; haytı FB gözlüğünden görmek, bir spor klubü taraftarlığını hayatının pek çok daha önemli öğelerinin önüne almak işte en garibi ve kötüsü bu. Çünkü bir takım taraftarlığı hangi açıdan bakarsanız bakın milliyetin, dinin, ailenin bağlılığı karşısında bir hiç denecek kadar zayıf bir bağ kurar. Ama bu arkadaşlarda daha derin bağlar kurmuş. :) Mesela 2 fenerli arkadaş maçları izleyebilmek için evlerine benim para vermemin pek olası olmadığı şifreli kanal alırlar, fb ile ilgili herşeyi izlerken ve dinlerken yetmiyormuş gibi diğerini arayarak birbirlerinin sürekli nabzını tutarlar. 2 sevgili gibi sürekli konuşurlar. Ama dön dolaş zaten konuştuklarının derinliği bir yere kadardır. Oyun, transfer, yönetici, stat, GS ve bitti gitti işte. Ama nasıl beceriyorlar bunlarla yaşamayı hala hafsalam almıyor. Acaba bu iki arkadaş FB olmasa ne kadar görüşür ve konuşurlar? Tamam, bir takım taraftarlığı elbette iletişim aracı olarak süper bir araçtır ve fakat genelde iletişimi kurarken. Devam ettirmede neredeyse anlamsız kalmalıdır.

Son raddede Bursaspor'un şampiyon olması, sarı kanaryaların olamaması tabii ki çok ilginç, üzerine saatlerce konuşulabilir. Oralara girmiyoruz. Bir yanlış anons da değil benim takıldığım, 55.000 + 11 kadar kişinin nasıl olur da günümüzün teknolojisinde ve iletişim kolaylığında böyle bir yanılgıya düşmüş olmaları. Hadi taraftar 5-10 dk. haberin yanlış olabileceğini düşünmeden sevinmiş olabilir. Diğer yanda takımın belki 2 kez daha gol girişiminde bulunabileceği süreyi, rakibin puan kaybettiğini düşünerek heba etmesi en acısıdır. Düşünün, şampiyonluk maçı, son dakikalar, ama yönetimde, localarda, soyunma odasında, kenarda bir Allah'ın kulu o digiyi açmaz mı, radyo dinlemez mi, netten takip etmez mi, edenler telefon etmez mi? Ve yazık olur o taraftara. Çünkü takımını, kimliğinin önemli bir parçası yapan taraftar özellikle takımını maddi olarak desteklemek için forma alır ederinin 7-8 katına. Hesabını soramadığı parasını çarçur ederler böyle işte.



Sırada da sahaya inen garipler var, nedennnnn? Neden girersin sahaya, nasıl bir tatmin duyar insan evladı orada? Bunları anlamak zor. Gitmişler futbolcuları bağırlarına! basmışlar. Daha 5 dakika önce dünyada belki en çok nefret ettikleri, hiçbir şeyden çekinmeden herşeyine küfrettikleri adamları omuzlara almışlar. Bir de bunu daha önce de yapmışlar, tesadüf desek değil, alıklık belki, saflık veya hastalık.

http://www.goal.com/...fl%c4%b1kla-%c5%9fampiyon-oldu

Bir de gene anlamlandıramadığım ekranlara gelen timsah yürüyüşü yapan taraftarlar. Varın görün, yorumlayın artık, ne desem boş...



Son olarak sanal alemde fenerli fanatiklerin tavırları... Konunun dramatikliğinin apaçık göstergeleridir onların yorumları. İnsan bir an safça davranabilir, bir duruma hemen ayıkmayabilir, ama aşikar bir durumda kıvırmaya çalışmak komik bile değil, sadece trajikomik. Be hey adam sahaya inen 1000 kişi olsa, statda 55.000, eeee sen onlardan değilsin neden neden neden neden oradaki saçmalığı savunmaya çalışıyorsun. Yani "ya oradakiler safmış biraz, ya da yanlış anlamışlar, ya da keklenmişler, ya da boş bulunmuşlar" gibi bişey diyemiyomusun. Evet maalesef diyemiyorlar. Nedeni bence kabul ettiklerinde şeref ve haysiyetlerinin incineceğini, kendilerine ihanet ettiklerini düşünmeleridir. Bu da kocaman bir kişisel ruhsal bozukluktur. Bakın nasıl cevap vermeye çalıştıklarına örnekler:



İşte birkaç örnek:
* Fenerbahçe taraftarı ezeli rakiplerinden herhangi biri şampiyonluğu son haftada, anadolu takımlarından herhangi birine bıraktığında, o şampiyon olan anadolu takımının formasını giyip şampiyonluk turu atmaz. sarı-lacivert'in üstüne baska bir renk düşürmez.
*kendilerini bütün türkiye sanan bazı şahısların; 3. ve 4. olması ile kendilerini bütün bütün bursalı sanmaları sonucu olan eylem. yazık lan size!
iyi gülün aman ha, gelecek sene de her sene olduğu gibi kadıköy'de * gülersiniz. eferim eferim sağdan sağdan..
*demek ki kendi takımları ligde kupa mupa hedeflemeden, boş boş ter atıp sezonu tamamlayarak komik duruma düşmüyorlarmış. bu ne be. elbette ki büyük bir takımın kupa hedefi olur, başarır başaramaz o ayrı. galatasaray, beşiktaş ve diğer takımlar kupa hedeflemedi mi? galatasaray da 2 senedir üçün birini almıyor mu fenerbahçe gibi? beşiktaş bu seneyi kupasız kapatmadı mı? fenerbahçe türkiye kupasının da lig şampiyonluğunun da kıyısından dönmedi mi? 10 puan aşağıda kalmak daha komik değil mi? türkiye kupasında gruplardan dahi çıkamamasına rağmen ancak "fenerbahçe alamadı olm kupayı" diye tasak geçtiğini sanmak daha komik değil mi?

http://www.gazete5.com/foto-galeri/fenerliler-kadikoyu-yakti-516.htm

Daha daha yazarız ama hakkaten kafamdan çok şey geçmesine rağmen yazmak yavaş geçiyor. Aklıma gelenlerden son olarak üzüldüğüm bir şey daha; stadı yakmaları. İşte hadi bütün bu sayılanlardan hiç etkilenmedin, düşünmedin, burada bari dur, düşün. Ben ne yapıyorum - biz ne yapıyoruz de. Allah'ım bize akıl fikir ver de böyle çılgınlıklar yapmayalım de, dua et bari!

13 Mayıs 2010 Perşembe

Uzaylılar ne giyer?


Bu sinirimizin teması uzaylı gibi giyinen arkadaşlar. Önce uzaylı gibilerden kastettiğim şeyin; bulunduğu ortamda sırıtan şekilde davranan, görünen, konuşan kişiler olduklarını söylemekle başalayalım yazımıza. Davranışsal ve konuşsal olanları şimdilik bir kenara bırakıyorum, ilerde o konulara da gireriz. Bugün kılık kıyafetten dem vuracağız, maalesef ilk dikkat çeken ve ön yargı oluşumunda ciddi düzeyde etkisi olan giyinme olduğu için. Ben giyim kuşama şahsen pek aldırmayan biri olmama rağmen benim gibilerin bile dikkatini çekip "ööoouğğğ" dedirtecek derecede olan arkadaşlar var etrafıomızda. Tahmin edersiniz ki bunlar bayan. Erkekler toplum yapısından mıdır nedendir zaten süs-püs, giyim-kuşam, takı-aksesuarla, bakımla falan işleri olmaz. "Erkeği bozar böyle şeyler." Son yıllardaki metroseksüel yaklaşım da toplumumuza çok çok çoook yavaş bir şekilde girmekte. Konumuza etkisi önemsenemeyecek seviyede. Zaten hımmm bir reklam vardı, Arko traş bilmemnesinin, çok da güldürürdü bizi, çünkü anlamsız bir şekilde reklamın sonunda bir arka ses "arkooooooo" diye bağırırdı. düşünsenize bir noktadan sonra "Metrooooooo" diye bağırırlar arkanızdan, donar kalırsınız. Ahanda bulduuum...
Bunu da normal bir erkek istemez heralde. O yüzden erkekler pek fazla dikkat çeken kıyafet giymezler. Garip bir şey giyerse veya bulunduğu ortama göre fazlaca şıksa herkesin ona baktığı hissine kapılır ve bunu sevmez, hatunlarda ise durum tamamen tersinden işliyor. Bu büyük ihtimal içsel-hissel bişeydir. Amma velakin sosyal olarak çok tutucu olan bir devlet kurumunda bile temsili ve dışa dönük bir görevi de olmayan bir hatun çalışan, Sosyetik X toplumunun bir yılbaşı balosundaymış da, sanki 30 tane foto muhabirine patlayan flashlar önünde poz vereceğini, o hafta Y magazin programında " Dummmmm... sosyetik güzel Bayan Z, ( Bi de böyle bir ifade çıktı son yıllarda ne demekse artık. Benim anladığım, aileden bol paralı olup da onların çoğunluğu gibi olmayıp güzel doğmuş olan nadide parça...) yeşil renk ejderha desenli çorabıyla geceye damgasını vurduuuu. Dummmmm, dehşet güzel tepkiler aldıııı. Dummm, bu haftanın en şıkı bizden 9 puann alıyorrrr." deneceğini falan zannediyor heralde. Ya da bunun bir üstü-müdürü sabah bunu yanına çağıracak, " Z hanım bugün giymiş olduğunuz büstiyer ayakkabılarınızla uyum içinde, fishnet çorap kısa etekle süper olmuş, takdir ediyorum sizi çok iyi bir çalışanımsınız, ilk fırsatta terfi edeceksiniz. " mi diyecek. Ha eğer dertleri seksi görünmek, erkekleri çıldırtmak, bundan çeşitli faydalar çıkartmaksa bence yanılıyorlar. Bu arkadaşlara daha aklı başında kız arkadaşlar iletmeli " Erkekler yeri gelir gri bir eşofman altından yukarıda sayılanlardan kat be kat fazla etkilenebilirler.
Geçelim, daha başka ne olabilirrr? Hahh, bayanların kendi aralarındaki mevzulardan olmasın, bir nevi savaşıyorlar birbirleriyle, kıyafetleri de asvaş aletleri olabilir de mi? Tabii ki bizim erkek aklımız o savaşın dehlizlerine inemez, anlayamayız... Başkaaaa, bu kişiler süper boş, bomboş kişiler olup da can sıkıntısından kendilerine meşgale edinmiş olabilirler, yok yok olamaz...
Hakkaten başka sebep gelmiyor aklıma, o emeklerine, o parana yazık değil mi kardeşim. Hele bir de MAKYAJ meselesi var. Asıl o konuda acımışımdır hep hatunlara. Yazık. Defo kapatmakla ilgili söylemiyorum, kastettiğim aşırı makyaj tabi. Hele yüzünde 5mm. fondotenle sizi öpmeye kalkanlar var ya -ıslak ruju da unutmayalım- aman amaaaan. Dans gecelerinden sonra sağ omuzbaşımdaki lekeden ötürü kaç tane gömlek attım, hadi neyse özgür irade, kendini öyle görmeyi seviyosun diyelim işte bari insaf et, Uzaylıııııı.
Hele marjinallik olsun diye yapanlar var, pis sırıtıyor her halleri. Komik bile olamıyorlar, kirlilik yaratıyorlar, SİNİR EDİYORLAR...

12 Mayıs 2010 Çarşamba

İlk adım...

Eveeet ey okuyucu, okusan da okumasan da ben yazmaya çalışacağım, niyesi; rahatsızım. Terapi mahiyetinde tavsiye üzerine burada beni sinir eden, kızdıran şeyleri yazacağım. Güzel şeylerden de bahsedebiliriz tabii ki, ama onun yeri ayrı olur heralde. Geçelim bugün kü sinirimize (İlk olacağından; nereden başlayacağıma çok zor karar verebildim) Çok genel, hatta klişe denilebilecek bir durum. Kız-Erkek ve flört.

Kadınların kaçması, heriflerin peşlerinden koşması. Acaip bir illet, pis, iğrenç bir vaziyet! Sen aklı başında, hayatın genel olarak nasıl birşey olduğunun farkına varmış uslu uslu takılan hala genç olarak addedilebilecek birisin, kısmen mutlusun da. Derken hiç birşeye bir niyet belirtmezken kızın biri dikiliverir karşına. En fazla "Mrb. ben şu, şu işi yaparım, güzel dansederim, hah hahah". Tamamiyle beklemeksizin, ağırlaşmış ruh halinin etkisiyle rahatsınız, hatun güzel olsa da yazmak, asılmak kabilinden bir moda girmiyorsunuz. Herşey buraya kadar güzel... Ha bu arada bu durumlarda birkaç kıza da söylemiş olduğum bir laf var, pek beğenirim.

" Yaa sen pek güzelsin, şirinsin, Hoşsun -yani hoşlanıyorum- ama tabii ki bu seninle bir ilişki içinde bulunmak gibi bir isteğim olmasını gerektirmez, değil mi canım?"

Birini hoş bulabilirsiniz, size hoş gelebilir ama illa onunla bir başka boyuta geçmek zorunda mıdır insan? Maalesef pek çok hemcinsim (Ben de önlenemez bir şekilde böyle bir süreçten geçtim) Allah ne verdiyse yükleniyolar ha bire. Gelişimin bir sürecinde normal ama o süreç de çok kısa bir süreç. (Ben de biraz geç oldu ama 6 ay falan sürmüştür) Onun haricinde, ne kadarrrr öküzlemesine bir rahatsızlıktır ki bu, duramazlar. Her daim birine asılmak zorunda hissederler kendilerini. Neyse bu süreci atlatmak lazım gelmeli, atlatamayan için kızlar ne yapsa ne dese yeridir. Neyse biz böyle olmayan normal biriyiz şimdi he mi? Soora kızın biri görünür ve bu sağlim halinizi alır götürür ve delirtir sizi. Hakkaten acaip zevk alıyolar heralde! Nitekim böyle birşey geldi başıma. Epeydir de ne olduğu belli olmadan mallamacasına devam ediyor. Biz kimiz, aramızda gerçekten birşey var mı, hoşlanmak var mı varsa bu işin neresinde, yoksa sadece basit bir arkadaşlık mı? Bi mok bildiğim yok, ulen insan hiç mi birşey bırakmaz içinden? Sonra kendine bir soruyosun, Oğlum Balık diyosun, " len bırak ne uğraşıyon Allaaan manyağıylan, kendini tribe sokuyosun. Bırak serin dur biraz, o gelsin, o arasın!"

Yok yok, olmuyo öyle de, bu sefer de çıt çıkmıyor, ne iş bu kardeşim? Sadece bu değil, eyvallah deyip sarılıyosun telefona; çok da güzel konuşuyor, sanki araya 1 hafta girmemiş gibi günlük hayatından bahsedebiliyor, aranızdaki meseleye dair imada bile bulunmuyor. "eeeeeee" diyorsun, 1 saat konuştuktan sonra bakmışsın aklında kalan birşey yok. Ne konuştuk lan diyosun sonra! Büyüüüüük bir boşluk. Senin tepen atıyor, yeter diyorsun, sonra gene alakasız bir yerde acaip bir sıcaklıkla karşına çıkıveriyor, Bir öyle bir böyle bir öyle bir böylebir öyle bir böyle...
Sonuç olarak sinir hastası olmaya hergün biraz daha yaklaştırıyor bu durumlar beni, müdahil olduğum ve beni entkileyen etraftaki olayları çözemezsem, anlamlandıramazsam kafayı yiyorum.

El amaaaaaan arkadaşlar, yar bana bir akıııııııl.....

Bu Blogda Ara